avrupa tarihçileri nin, büyük iskender le hatırlamak istedikleri şehirdeyiz. ortasından geçen vardar nehri ve bu nehre tepeden bakan kalesiyle baharda adeta çiçek açmıştı üsküp. şehirde muhtemelen yaza kadar yetiştirmek istedikleri hummalı bir hazırlık çalışması vardı. meydan düzenlemeleri, falan.. açıkçası üsküp ü bu şekilde düşünmemiştim. şehir merkezi devasa boyuttaki heykellerle, gösterişli taş yapılarla adeta sıradan bir avrupa şehri havasındaydı. osmanlıdan kalan köprünün hemen yanına, üzerindeki heykelleriyle ihtişamını göze sokmak istercesine duran yeni köprü, sanki özellikle diğerinin yanına kondurulmuş gibi.
alexander the great!
evet size bir şeyi hatırlattı mı? ayşegül ve tuğba yı duyar gibiyim zafer takı paris!
bu taklit yapı için gösteriş meraklısı devlet başkanı milyonlarca dinarı hiç etmiş diyorlar..
sol taraftaki taş köprü 2. murat hüdavendigar tarafından yaptırılmış. bu arada sağda görünen ihtişamlı yer parlamento binası değil müzeymiş. (videodaki bilgi yanlış oldu yani..)
müze binası!
burası eskiden köprü üzerindeki mihrabın yeriymiş ama sonradan depremde yıkılınca devlet bu şekilde yeniden restore etmiş ve aslına uygun değilmiş. ayrıca kullanılan malzemeler de kaliteli değilmiş deniliyor.
köprüyü geçer geçmez sizi bu havuzlu çeşme ve
bu havuzlu çeşme karşılıyor. köprünün müslüman kesimi. buradada yine müslümanlar köprünün bir tarafında yoğunlaşmış durumda. (mostar daki gibi.) yeni yapılan müzeye çok yakın bir meydan. düzenlemesi de hala devam ediyor.
he heyt!
bizim köprünün(müslüman tarafta) her iki tarafına kondurulmuş devasa heykellerden birisi
bunlar osmanlı paşaları değil aksine osmanlıya başkaldırmış makedon milis kuvvetleri nden ünlü iki kişiymiş. manidar!
bu iki muhterem, ilk kril alfabesi tasarımcısı olan din adamları
artık iç kesimlere doğru yürüyoruz.. arkada çifte hamam
bizim yüzyıllara meydan okumuş tarihi köprümüzden karşıya yani müslüman kesimin yoğunlukta olduğu tarafa geçiyoruz ve adeta ülke değiştiriyoruz.
tamamen deriden üretilen, el yapımı ayakkabı ve terlikler.
çay içtiğimiz yer. belki biraz restorasyon ve bakım gerekiyor.
çay fena sayılmazdı.
bu tarafta eski ve yeni olmak üzere 5-6 tane cami var. yeniler için TİKA sağ olsun.
aslında bu dükkanın içinde terzi tam camın önünde dikiş dikiyordu ama camdaki yansımadan belli olmamış.:(
sokaklardan..
...
üsküp kalesi
kale girişlerinden biri
eski pehlivanlardanmış adını unuttum ama bir hatıra fotoğrafı çektirdik. yan tarafta çekim yapılıyordu. (kale içinden..)
ardından tekrar aşağı doğru iniyoruz ve sokaklarda bir müze girişi görüyoruz..
müzenin bahçesi
müzenin kapısı
burası müzenin avlusu(arkadaki minareye dikkat)
öğle namazı molası bu camide. mustafa paşa camii
sonra da destan köftecisi nde öğlen yemeği yiyoruz. ve artık şehre arabayla(ohri yolu üzerinde) ancak 15 dakika mesafede bulunan matka kanyonuna gitmeye karar veriyoruz. ama dönüşte şu yeni köprüden geçiyoruz..
bahsettiğim gösterişli köprü!
üsküp sokaklardan.. (gayri müslim taraftan)
matka kanyonu

bu serçe bizden elma kırıntısı istedi..:)
ayrılmak istemedim..daha çok resim ve videolarım var aslında ama genel hatlarıyla üsküp bu şekilde.. bambaşka yerlerde tekrar görüşmek dileklerimle..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder