25 Mayıs 2015 Pazartesi

yalova-bursa cumalıkızık-iznik (the red lines are in English)

hedefimiz, istanbul dan araçla bursa nın cumalıkızık köyüne gitmek ve orada bir gece konaklayarak iznik üzerinden geri dönmek. ama giderken de rotayı biraz uzatıp yalova-çınarcık yolu üzerinde erikli yaylası na uğramayı tercih ediyoruz. yol üzerinde erikli ye varmadan hemen önce teşvikiye diye bir yerde durduk. burası yöre halkının piknik alanı olarak kullandığı bir mekan. güzellik, dudak ısırtacak kadar var doğrusu..our destination is a small and old village in Bursa. we are planning to stay there a night. but our intention is not only to spend all day there the same place but also to enjoy the journey. so we make a route through the upland of Yalova city. and the way back home is through the ancient city İznik. so we set off the road, followed the path of yalova-çınarcık which let us to reach a famous picnic place called Teşvikiye.
 biraz soluklandıktan sonra erikliye doğru devam ettik...after taking a short rest we kept going to Erikli National Park.. the photo above is Teşvikiye!
 şelaleye varmak için biraz yürüme yolu var. ama çok değil. güzel bir güzergah.. we had to walk a bit to reach the fall from the car parking area. but not much . it was a nice walk through the wooden drawbridge and the green beauties.
şelale yanında suyun sesinden konuşulanlar anlaşılmıyordu.. we could hardly hear our dialogs because of the water splash..


sadece şelale değil bu milli park piknik alanları, çay bahçeleri, isteğe göre gözleme veya kebap çeşitleri servis eden mekanları da barındırmakta.. This park contains not only the falls but also cafes and   restaurants serves kebaps  etc. hafta sonu olmasına rağmen, yol üzeri olmadığından veya pek tanınmadığından olsa gerek bunaltan bir kalabalık yoktu. It wasn't that much crowded. may be it is not a best-known place yet or far from high ways.
öğlen yemeği için erken olduğuna karar verip, yol üzerinde aynı zamanda namaz da kılabileceğimiz, kalabalıktan uzak unutulmuş bir mekan bulma umuduyla,  tekrar yola çıkıyoruz. we think, it is early for having lunch and keep driving with a hope to find a place in this beauty where we can pray and is not a popular one.
aradığımız yeri, gemlik tarafına devam ederken, yaklaşık bir 10 km sonra  buluyoruz. soğukdere! dere kenarına kurulmuş ağaçtan bungalovların içine yerleştirilmiş sedirler üzerinde saç kavurma, köfte ve salata v.s. oluşan geç kalmış öğlen yemeğimizi yiyoruz. çok kertenkele vardı.. yemeği hep beraber yedik.:) Finally we found that place on the way to Gemlik about 10 km from the falls. it is called Soğukdere! they placed wooden sofas around the tables by a brook among the trees. and the beautiful waitress served us a lambs meat plate with ayran and salad..etc. but, there were a lot of small lizards around us and a dog as well. we ate all together.:)
 yemekten sonra çaylarımızı içip yorgunluk attıktan sonra namaz kılıp tekrar yola çıkıyoruz. soğukdere de yemekler için adam başı 20 TL gibi bir rakam ödedik. (bu arada, garsonluğumuzu yapan genç kız çok güzeldi.) after lunch we had small rest and headed to Gemlik. payed for all 20 Liras per person.
 çok sürmeden orman içi yollar bizi gemliğe çıkarıyor. yol boyu bize eşlik eden, katırtırnağı adında çok güzel kokulu sarı orman çiçeklerinden bir demet toplamadan edemiyoruz. arabanın içi şimdi mis gibi..bu resim tepeden gemlik. in a short while the route took us  Gemlik.  The yellow flowers called Katırtırnağı accompanied us all the way long through the forest. we couln't stand not to pick up a small bench. now the air in the car is much better!
bu isimle bu çiçeğe haksızlık edilmiş. katırtırnağı!
gemlik te durmadan bursa ya kadar devam ediyoruz. it is not fare to call this fragrent flowers as "katırtırnağı". (it means dankynail in turkish.!) 

söz verdiğimiz gibi ulu camide bir takım kişilere dualar edip(:)), çarşıdan yolda atıştırmalık, erik, kestane şekeri, kuru yemiş, pişmaniye ve de birkaç parça çaput :) aldıktan sonra yine arabaya atlayıp hedefimizdeki yere cumalıkızık köyü ne gidiyoruz. köye varmak yarım saatten az sürüyor. aslında akşam trafiği olmazsa 10 dakikalık yol.  köy tahmin ettiğimiz gibi eski restore edilmiş evler ve çakıl taşlı yollarıyla (aklıma bursa'nın ufak tefek taşları şarkısı geldi..:)) tipik osmanlı köyü tarifine oturan sevimli bir yer.  resimde pek belli değil ama bütün sokakların ortasından dere gibi su akıyordu. bu sular bahçelerde sulama suyu olarak kullanılan dağlardan gelen suymuş! yaz kış akarmış böyle. yazın giderseniz terlik ya da sandalet tercih edin. yoksa ayakkabınız ıslanır..:)  ilginçti doğrusu. as we promised before we prayed for someones(!) in "ulucami" in Bursa. than we bought some green plums, chestnut dessert(Bursa is famous fot its  chestnut desserts), dried nuts, pişmaniye, scarfs etc..from the bazaar and than headed to our destination to Cumalıkızık Village. In half an hour we arrived there. as we thought before, it was a tipically Ottoman's village with its restorated special houses and pebbled streets. It is not very clear from the photos but there was a small water stream in the middle of the streets. they said, it was melted snow coming from the mountains. and villagers use this water for irrigation in their gardens. you could see this water flow here all the seasons. I recommend you to put on slipperes or sandals around here otherwise your shoes could be wet.! interesting!


bende sandal vardı ama kızların ayakkabıları hep ıslandı.. 
gece bahriye abla nın evinde konakladık. 3 kişi 100 tl ödedik. kahvaltı dahil değil ama. kahvaltı için ayrıca 15 tl ye tam evin karşısındaki bahçeyi tercih edebilirsiniz.  ama biz etmedik.:) I had sandals but the girls not:) we stayed in a widow's house whose name is Bahriye. we payed 100 liras for a night for three. not included the breakfast. if you want, you can have  breakfast just front garden of her house 15 liras per person. but we didn't.:)
 kaldığımız katın resmi bu şekilde. akşam bahriye abla yla evin terasında çay içerken sohbet ediyoruz ve sonrasında artık günün yorgunluğundan bitap şekilde hemen uyuyoruz. bahriye abla dan ertesi sabah kendi topladığı melisa otlarından da  birer poşet alıyoruz ve kısa bir vedalaşmadan sonra derekızık köyü ne doğru yola çıkıyoruz. the house had two floors. above, you can see the the photo of the upstairs. in the evening, we had tea party on the terrace with her. early in the morning, we got a small bag of dried herbal tea from her(she picked up from the mountains and dried them for long uses..it called lemon balm or melissa as we call) and said goodbye. we paid two liras for each tea bag. than we continued to Derekızık Village where is not far from there.
. derekızık köyü. Derekızık Village!

                                                     dağlardan çağlayıp gelen su buz gibiydi.. the water comes from the mountain  was very cold!
 mütevazi kahvaltımız. (15 tl vermedik.) fırından cevizli ekmek bakkaldan peynir domates! su kenarında çok iyi gidiyor.:) çayı da yolda bir çay bahçesinden sağolsunlar, bedavaya aldık.:) our modest breakfast! (we didn't pay 15 liras.:)) we bought walnutted bread from a bakery, cheese and tomato from market. and asked for cups of tea for free from tea gardens around there. :)


               iznik yolu üzerinde buğday başakları tarla toprağını, gelincik çiçekleriyle ortak kullanmış. on the way to İznik weat fields shared their soil with poppy flowers!

"gene biraz çiçek toplamadan olmaz" dedik. şoförümüz tuğba!
we picked up some flowers again.! our driver  was Tuğba!

 ilk konsülün toplandığı yer.(hani şu incil lerin  sayısını 4 e düşürdükleri, bütün hristiyan alemi nin önde gelen isimlerinin yaklaşık bin yıl önce  toplandığı mekan) bir kısmı sular altında ama hala biraz duvar kalıntıları var. sonrasında bu mekanın aynını şehrin ortasına yapmışlar. buraya da ayasofya deniliyor.şimdilerde cami olarak hizmet veriyor. 3-5 sene önce gittiğimde müzeydi. The First Council of Nicaea was held just in here. some of the building is under the lake water.(above)
ayasofya (this one is buit later for the same reason.)

bilirsiniz iznik deyince akla ilk gelen şeylerden biri de çinileri. bu çinilerin kuvars oranı yüksek olduğundan dayanıklılığı da diğerlerine oranla daha fazla. renk olarak tam beyaz değil biraz grimsi olur. buradan tanıyabilirsiniz. 2. murat hamamı nı bu şekilde el sanatları galerisi şeklinde dizayn etmişler. İznik is famous for its tiles. because they are rich in kuvars mineral. so it is hard to work with it. but they are very durable. you can find many types of handycrafts of them here. This souvenir shop  actually was  a Turkish Bath  before but now they designed as a gallery and gift shop.
şehire açılan 4 tane kapı var. yenişehir kapı, istanbul kapı, lefke kapı ve göl kapı. göl kapı neredeyse yıkılmış ama diğerleri ayakta ve görülesi.. the city has got four doors. the photo is one of them..
nilüfer hatun müzesi ve yanında şeyh kudbettin  camii. Nilüfer Hatun museum and Şeyh Kudbettin mosque.


nilüfer hatun müze bahçesi. museum garden.
iyisi mi size turist haritasını vereyim kendiniz bütün ayrıntıları buradan alabilirsiniz. 
bence görülmeye değer olarak su yolları, kapılar, ayasofya, hacı özbek camii ve medrese kaçırılmaması gereken yerler arasında. zaten bütün bunların hepsi hemen hemen yürüme mesafesi kadar uzaklıkta. her on metrede bir yüzyıllar öncesinden kalma bir yapı görüyorsunuz. şehir surlarının önemli bir kısmı hala ayakta. su kemerlerini takip ederseniz eğer sağlı sollu zeytin ağaçlarının eşliğinde. bir kaç evliyanın türbesini de ziyaret edebilirsiniz. ayrıca tepeye doğru çıkıldıkça şehrin güzelliği daha bir anlaşılıyor.  It is better to share a map of the city. thus you can decide and plan what to do. but don't miss water ways, özbek mosque, the doors, ayasofia and madrasah..
sonrasında göl kenarında balık salata yaptık. later we had fish and salad by the lake! 

sonrasında sır zeytincilik ten zeytin ve zeytin yağı alıyoruz. sızma zeytinyağını 5 lt lik tenekelerde  kilosu 15 tl alıyorum. satıcıdan çok memnun kalıyoruz. kayserili ler kadar olmazsa da çok terbiyeli ve iyi esnaflar.  dükkanda dikkatimizi çeken tespihler brezilya menşeli kuka dan yapılma. (ortada duran şey kuka) osmanlı zamanında tespihlerde çok kullanılan bir hammaddeymiş. ardından tekrar yollara düştük. istikamet gölcük. ama dağ köyleri üzerinden. than we bought olive oil and olives. because this city is the right place of the best ones of them. in the shop we noticed these beautiful beads behind a window. they were made of kuka which is a fruit of a tree originally brezilian,! the owner said that they were commen use in Ottomon times and very precious!

evet bu kirazları bize, tacir köyü yolu üzerinde  yol sorduğumuz ev sahipleri hediye etti. kirazlar harikaydı.  ayrıca eve de davet ettiler...:) çok iyiydiler yaa. biz kocamla geldiğimizde de iznikli leri çok sevmiştik. gerçekten harika insanlar. çok misafirperver ve sıcakkanlılar. bunu laf olsun diye söylemiyorum. eğer yolunuz düşerse ne demek istediğimi anlayacaksınız.
sonrasında orman içi yollardan aşağı gölcüğe varıyoruz... ve bunca güzelliğin  ardından istanbul trafiği hiç çekilmiyor...:(
başka destinasyonlarda tekrar buluşmak dileklerimle..  sağlıkla kalın!
yes! a villager gave us as a gift these cheries after we had asked the way of Gölcük. :) (a city the way back home). they(this region people) are very generous. they invited us to their home as well. but we had to go on. we thanked and left.
see you again in  different places and stay happy till than!!:))









1 yorum: