15.03.2015
12:22
Amerika'ya iki kişilik
gidiş-dönüş biletleri delta hava yollarından 1500 $ 'a almıştık. ama
6-7 ay öncesinden almıştık. yazın haziran -temmuz aylarındaydı seyahatimiz.(çok
ucuz:)) neyse gitmeden bir de new jersey de bir otel odası da
ayarlamıştım. daha doğrusu bir motel odasıydı. hani şu tv. de çokça gördüğümüz
yan yana odalar ve tek ortak bir balkona bakan kapıları vardır ya işte
onlardan. şöyle ki;
neyse oda fiyatları 30 $
kadar birşeydi. 3 günlük tuttuk zira new york'a daha fazla vakit
ayırmamıştık gezmek için. bu arada gidiş-dönüş uçak istanbul- new york atatürk ve kennedy havaalanları üzerinden
oldu. jersey de hemen new york şehrine bitişik zaten. ancak seyahatimiz
sadece new york ile sınırlı değildi. planımızda; niagara şelaleleri, chicago,
san francisco, los angelos, miami, washington dc de vardı. buralardan da
sırasıyla bahsedeceğim.
bizi havaalanında serdar (iş arkadaşımın
amerikadaki kaçak oğlu:)) karsıladı. ama havaalanından toplu taşıma var. otobüsler
(4.terminalden)2.5 $ tek kullanımlık veya 5$ air- train ile 40-45 dakikalık bir
yolculukla manhattan a varabilirsiniz.
manhattan, new yorkun kalbi sayılabilir. burası meşhurözgürlük
heykelinin olduğu liberty adasına, amerikaya ilk gelen
göçmenlerin vatandaşlık işlemlerinin yapıldığı ellis
adasına ve başka diğer adalara gidebileceğiniz
feribotların kalktığı, meşhur konserlere ev sahipliği yapan times
square
meydanının bulunduğu, dünya parasının kontrol edildiği wall
street borsasının
olduğu, adeta gökdelenler ormanı görüntüsündeki bir adadır. şöyle ki;
motelimiz manhattan a bir lincoln
tuneli uzaklıkta
diyebileceğim otobüsle yarım saat mesafedeydi. tabi manhattan ada ama ana
karaya tunellerle(lincoln ve holland) ve köprülerle (brooklyn ve washington
gibi..) bağlantısı olan bir ada. trafik burada da problem ama bence
istanbul dakini tanımlamak için farklı bir terim üretmeliyiz...
dediğim gibi biz haziran
sonuna doğru gitmiştik o yüzden şehir oldukça kalabalıktı. ilk günümüzde
adalara feribotla yolculuk yapalım istedik. yaptıkta. ama ellis veya liberty
adasına değil . önce adam başı 17$ olan üç kişilik her iki adaya da giden tur
biletlerini battery parkta bir gişeden aldık. sonra ferry ye binmek
istediğimizde gördük ki bir kuyruk var aman yarabbi 3 saat falan beklemeden
binmenin imkanı yok. sonra serdar "boşverin staten
adasına giden
ferryi yakalayalım o da bu adaların önünden geçiyor, sıra yok ve bedava"
dedi. "ee biletleri napıcaz" deyince ayrıca bilet gişesi önünde
bekleyen kalabalığın arkalarındaki üç kişiye alış fiyatına geri sattık.:) onlar
da sayemizde beklememiş oldular.ardından atladık feribota... gerçekten hoş bir
yolculuk sonunda adaya vardık. okyanusta ki ilk seyahatimdi. ama
belirtmem lazım bizim marmara veya ege akdeniz bambaşka. okyanuz suyu bulanık
yeşilimsi renkteydi. kirli nehir suları gibi. adanın içi kısımlarını
gezmedik. sahil kesiminde fazla uzaklaşmadan yürüyüş yaptık. buranın ilk
göçmenleri olan hollandalılar kurmuş adayı. (tabi kızılderilileri
çatışmayla adadan atarak..) sanırım meşhur olduğundan, herkes bira içiyordu.
ama her türden restorana raslamak mümkün. mutlaka seveceğiniz bir tat
bulacağınızdan eminim. ayrıca adada konaklama imkanları da oldukça fazla. bir
daha gidersem staten island da konaklamak isterdim.
adanın netten bulduğum güzel bir resmini paylaşmak istiyorum.
bu da bindiğimiz ferry.
neyse bir saat kadar vakit
geçirdikten sonra tekrar aynı ferry ile manhattana döndük.
arabayla giderken meşhur wall street boğası..
brooklyn köprüsünden geçerken.. yaa köprü çok estetik. mimar zevkli adammış. arabadan bu kadar görünüyor. hemen her köprüde yayalar ve bisiklet sürücüleri için yollar var.
verrazano köprüsü..
yemek için new york ta bir çok seçenek var. türk mutfağı da bunlardan biri. ayrıca meraklısına italyan, fransız, çin, kore ve ortadoğu lezzetlerinin yanısıra hamburger, hotdog ve sandwich çeşitleri de seçenekler arasında. biz döner yemiştik. :) serdar ısrarla bizi oraya götürdü. sanki amerikadan türkiyeye geldik te ..:) döner sanırım bereket dönerdi. (houston street'te) eh fena sayılmazdı.
ertesi günü, long island'a stony brook üniversite kapüsüne gittik. serdar'ın okuduğu yer.:) giderken yol üzerinde sanırım cemaat okullarına ait olan bir camide durakladık. doğası gerçekten çok güzeldi.
sinop gibi yolun her iki tarafı da denizdi.
deer park yolu üzerinde bir okul-cami gibi bir şey. yakında çektiğim videoyu buraya yükleyeceğim.
evet arabada giderken karşımızda duran şey eski bir deniz feneri.dediğim gibi yolun iki tarafı da su olduğundan bu da, bu kıyı şeridinde eskiden denizcilerin yanılmasını önlemek için inşa edilmiş iki adet deniz fenerinden biri.
hala gidiyoruz. sanırım 2 saate yakın gitmiştik. yalnız köprülere dikkat çekmek isterim. birbirine paralel iki ayrı otoyol şeklinde!
başka bir fener!
o gün öğlen serdarın tanıdıklarıyla buradaki bir eve konuk olduk. bahçede yüzme havuzu olan şirin bir evdi. sanırım buralar biraz kalbur üstü tabir edilen insanların bolca bulunduğu bir yerleşim yeri. zira sadece evler ve mahalleyi gezmek bile keyif veriyor. neyse, çay+sohbet+karpuz falan derken üniversite kampüsüne gittik. kampüs içindeki göl, kuğular, ördekler ve her tarafta uçuşan ateş böcekleri bana küçüklük anılarımı canlandırdı. siz hiç ateş böceği gördünüz mü?
akşam serdar bizi çalıştığı fast food mekana götürdü ve bu sefer de sandwich türü yemek yedik.:)
new york metrosunda ilginç bir ayrıntıyı sizlere aktarmak istiyorum. rayların olduğu yerde nasıl anlatsam, treni beklerken tam tren yolu kenarında yukarıda aralıklı şekilde, piyano tuşları gibi dizilmiş ve elini kaldırdığında ışığı yanarken her birinden ayrı bir nota çıkacak şekilde ses veren bir çeşit oyuncak (diyeceğim artık) vardı. şöyle ki;
sonraki gün ilk olarak empire state binasına çıkmakla başladık güne. mevsiminden midir nedir oldukça fazla meraklısı vardı. bu arada 20$ çıkış ücreti ödemiştik. binadan çıkışta hemen caddenin karşısında bir hediyelik eşya satan dükkandan 10 tanesi 10 $'a üzerinde new york sembolleri olan, beyaz, bisiklet yaka penye t-shirtler almıştık. evet yanlış okumadınız tanesi 1$. ayrıca şöyle bir ayrıntı dikkatimi çekti burda birçok kişi ayakkabı yerine parmak arası terlik giyiyordu. hatta bunu sadece salaş değil, şık kıyafetlerin altına giyenlerine de rastladım. ee naptım? gittim ben de ne alırsan 99 cent olan mağazaların birinden kendime 99 cente bir parmak arası terlik aldım. inanır mısınız nerdeyse bütün amerika'yı bu terliklerle dolaştım diyebilirim.:) zaten giderken de yanımıza sadece bir sırt çantası almıştık.
empire state önünde:)
içinde:)
times square meydanında lady gaga nın konseri öncesi tiplerden..
serdar'la akşam yemeğinden..
yarın niagara falls'u anlatacağım..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder