iskoçya yı öteden beri izlediğimiz filmlerden midir nedir bilmiyorum, hep daha bir sıcak, cana yakın ve hatta biraz da gariban görmüşümdür. bilmem aynı şey sizin için de geçerli mi? neyse aslında iskoçya planıma highland veya stovehaven daki dunnottar kalesini eklemeyi düşünmüştüm. ancak londra daki koşuşturma ve stres olsa gerek vardığımız günün ertesinde migren nöbetim bastırınca edinburg ta iki günle yetinmek zorunda kaldık. kaldığımız otel daha doğrusu hostel odası iki kişilikti. odayı kızımla paylaştım.
aldığım ilaçlar ve birkaç kusmadan sonra ancak akşam üzeri dışarı çıkabildik. müzik sesi ve kalabalığı takip edince şehrin merkezindeki royal mile da bulduk kendimizi. meğerse uluslararası festival zamanıymış. her köşe başında hatta iki köşe arasında birkaç tane olmak üzere kurulmuş standlarda tiyatro yapanlar mı dersiniz yoksa kapmış eline gitarını kemanını hatta darbukasını çalanlar mı?! ağzımız açık dolaşırken elimize tutuşturulan davetiyeler, bizi bu küçük bir kuplesini seyrettiğimiz gösterilerin tamamını izlemek için bir çağrı!.. birçoğunun girişi bedava. bazılarının üzerine ne verirseniz kabul ederiz yazmışlar.:) anlayacağınız sokaklar sanatçılarla dolu ve coşkuluydu..


royal mile ın sonu edinburg kalesi ne çıkıyor. (bu arada edinburg burada edinbra şeklinde telaffuz ediliyor.) çok uzun bir yol değil. aşağı yukarı bir mil kadar. :) sağlı sollu gotik mimari ürünü görkemli taş binalarla çevrili bu yol festival zamanında bir başka çekici.
royal mile
aslında bu göz alıcı mimari şehrin her tarafında aynı. orta çağdan bu yana korunmuş katedraller, hükümet binaları, saraylar, bahçeler ve neredeyse bütün kesişen caddelerin ortasındaki meydanlarını süsleyen heykelleri edinburg şehrini turizmin cazibe merkezi haline getirmiş.
edinburg kalesi
ertesi günü daha önceden almış olduğum yeraltı hayalet turumuza çıkalım dedik. biletler adam başı 13 € dan almıştım. neyse telefondan biletleri gösterdim ve tura başladık.
tur rehberimiz :) uzun siyah peleriniyle gizemli görünmeye çalışmış.:) tura önce iki gönüllüyü kamçılayarak başladı.! sonrasında ara sokakların birinden yer altına inen tünellere girdik ve 10 adımda bir bize dönüp sözümona yaşanmış hatta belgeselleri yapılmış dehşet dolu şehir efsanelerini anlattı. biz daha farklı bir konsept bekliyorduk. açıkçası pek keyif almadık diyebilirim. tur yaklaşık 1 saat ya da biraz fazla sürdü. ama arada bir çok tatlı cırlıyordu.:))
advocate çıkmazı
calton tepesi - yapımı para yokluğundan yarım kalmış olan bu yer utanç tepesi olarak ta anılıyor. şehre hakim bir tepe üzerinde kurulmuş. arkada görülen national monument napolyon savaşlarında ölen asker ve denizcilerin anısına yapılmış...!
calton tepesi - dugald steward monument, (iskoç bir filozofun adına dikilmiş bir anıt.)
calton tepesi -city obsevatory! şehir astronomik gözlem evi.
köşebaşlarında gayda çalan milli kıyafetler giymiş sokak sanatçıları görmek artık çok normal geliyor.
iskoçya ulusal müzesi
kalenin gölgesinde bulunan halk parkı.
scott monument! princess street te. bir yazar için dikilmiş en büyük anıt.
taksi ler nasıl ama?
edinburg hakkında size birkaç tüyo vereyim:
- hava oldukça serin. isterse ağustos ayı olsun fark etmez. mutlaka kalın kazak ya da mont bulundurun.
- south bridge te bir sürü helal yemek satan restoranlardan başka ibadet için bir cami de var.
- mutlaka en az üç gününüzü buraya ayırın. yoksa tam tadına varılmıyor. :)
- havaalanından şehre tarmvay var. biletinizi gidiş dönüş alın çok daha hesaplı. bu arada tramvaylar çok dakik. isteyene otobüsler de var.
- hayalet turunu sallayın gitsin.
- onun yerine biz gidemedik ama mutlaka stirling e ya da highland a turlar var. netten önceden alabilirsiniz. fiyatları 30-70 € arasında değişiyor. meraklısına viski turları bile var. bulamazsanız rezervasyon için bana sorun linki atarım size.
- cep telefonları ve bilgisayar mağazaları var. özellikle princess street te. pek anlamam ama kızım abisiyle hemen yazışarak özellikleri atıp fiyat sorgusu yaptı. birçok marka bizim buraya göre yarı fiyattı. almadığıma çok pişmanım.:(
size iyi gezmeler.!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder