7 Eylül 2016 Çarşamba

İNGİLTERE(ENGLAND)

TORQUAY ve civar kasabalar

İngiltere seyahatime aslında kızımın eğitimi için çıktım. Zira İngiltere seyahati daha önceden gittiğim için görülecek yerler arasında listemde değildi. Ama madem ki gidiyorum o halde neden tadını çıkarmayayım dedim ve kendime bulunmak zorunda olduğum şehrin civarında bulunan turistik mekanların yanı sıra,  öteden beri görmek istediğimden, hazır vize almışken kısa bir İskoçya turunu da dahil ederek bir gezi planı hazırladım ve çıktım yola. 
Biletleri british airways dan 3-4 ay önce alınca çok uygun oluyor. Sanırım iki kişi gidiş-dönüş Londra ya 940 TL ödedim. Dikkatinizi çekerim TL!.  ayrıca Londra-Torquay arası otobüs biletleri(3£ ile 24£ arasında değişebiliyor), benim konaklama için rezervasyonlarım, Londra-Edinburg arası gidiş-dönüş uçak biletleri(ryan air dan 48£ kişi başı), Edinburg konaklama(iki kişi 60£ civarı) ve son olarak Londra konaklama(60£) ların hepsini daha gitmeden peyderpey alarak ödemelerini de aynı şekilde yaptım.
2016 yılı Temmuz ayı sonunda, Torquay şehrinde iki haftalık bir dil ve sosyal aktivite kursu satın almıştım zaten. (ilgilenenlere her şey dahil 950£) Evet neden Torquay? Öncelikle adı Türkiye ye benzediği için diycem saçma olucak..:)

                                                   kaldığım evin sokak görüntüsü

burası da arka bahçe!

evin içinden!


Hayır tabi ki de.. iki sene önce oğlumu da aynı şehirde bir aylık bir kursa göndermiştim ve çok memnun kalmıştık ta ondan. Tabi aynı soru iki sene öncesi için de geçerli derseniz.. daha güneyde oluşu, daha çok güneş alması, deniz kenarında olması, Londra gibi kozmopolit olmaması, ücretinin uygun olması veya kurs yetkililerinin kısa zamanda dönüş yaparak ilgilenmeleri gibi faktörlerden bahsedebiliriz.. neyse işte İngiltere Rivierası denilen Devon bölgesinde yer alan tatlı bir kasaba burası Torquay. (tokii diye telaffuz ediliyor bu arada)
evden çıkıp sahile giderken..


 bütün ingiltere nin her yerinde olduğu gibi  yeşillik, çayır çimen..


     burası aynı zamanda golf sporunun çokça oynandığı bir merkez. ve diğer bölgelerden oldukça önemli sayıda yerli turist çekiyor. tıpkı aşağıdaki 3-4 günlüğüne tatile gelen bu çift gibi..


 bu çiftle bowl oynadım. evet kısaca açayım. 

oyun birisi beyaz 4 ü siyah 5 topla oynanıyor. siyah topların özellikleri var. yuvarladığın zaman ya sağa ya da sola hafifçe kavis yaparak ilerliyorlar. vermek istediğin kavisi topun ağır olan yarım küresine göre kendin belirliyorsun... her neyse önce beyaz topu atıyorsun. sonra sırayla siyah topları beyaz topa en yakın olacak şekilde yuvarlıyorsun. kimin topu beyaz topa en yakınsa puanı alıyor... falan işte. en az iki en fazla 4 kişilik bir oyun. bir kaç el oynadıktan sonra sıkıcı olmaya başlıyor. sanırım biraz yaşlılara göre. 

  4 te 4 yaptığımı söylemek istiyorum.:)) 

bu arada dil kursunu kendiniz ya da bir yakınınız için düşünürseniz kolaylıkla size rehberlik eder bilgilendirebilirim. Hatta iletişim adresi verebilir ya da dilerseniz aracı bile olabilirim. Zira ikinci kez aldığım için aramızda küçük bir samimiyet dahil karşılıklı güven oluştu diyebilirim. Bu arada benim bir tur şirketine bağlı kalmadan tamamen şahsi yazışmalarım sonunda bulduğum bir yer burası..

torquay limandan genel bir görüntü


gördüğünüz bu yol boyunca sol tarafta kalan dükkanların yarısı hediyelikçiler diğer yarısı yemek yeme yerlerinden oluşuyor.

Kasabada görülecek birkaç yer sayabilirim size. bunların arasında babacombe plajı, oraya yakın müze olarak gezilebilecek örnek köy model village, çatılarında ot bitmiş sevimli evleriyle cockinton village ve daha niceleri.. Zaten yazları İngiltere nin bütün her yeri turistler için çok eğlenceli hale getirilmiş durumda. İngiltere hâlihazırda bence geçiminin önemli bir kısmını turizmden sağlıyor.  Dolayısıyla bu işi iyi biliyor ve kendilerini iyi pazarlıyorlar. Bir bakmışsınız normalde çok matah bulmadığınız bir etkinliğin içinde buluvermişsiniz kendinizi..  balık tutma turu, sürat teknesi turu, yengeç avı, asırlık buhar treni turu, gel-git gözlemek için okyanus sahilinde vakit geçirme, bir kafede çalışma( kate in yanında bir gün çalıştım garsonluk, kasiyerlik.. falan)

cockinton village ile ilgili görsel sonucu
cockinton village..

sahil malum okyanus kenarı olduğundan gel-git buralarda çok rahatlıkla gözlemleniyor. bu gördüğünüz kumluk alan akşam saatlerinde suyla dolu oluyor. suyun çekildiği saatlerdeyse bazı sanatçıların ve çocukların stress attıkları bir yer. su oldukça serin ama yüzülemiyecek kadar değil. 

burada insanlar yüzüyorlar. ama bizim kristal berraklığında ege- akdeniz sahillerimiz gibi sanmayın..!

Kurs pazartesi sabah başlayacağından, biz de Pazar akşamı geç bir saatte kasabaya vardık. Otogarda bizi kızımın yanında kalacağı aile karşıladı ve nezaketen beni de kaldığım evin kapısına kadar bıraktı. Kaldığım yeri hesaplı olsun diye homestay dan ayarladım. Yani bir aile yanında kaldım. J ev sahibim Kate tatlı bir kadındı. İki de oğlu vardı. (15 ve 13 yaşlarında) kendisi gündüzleri kafe işlettiği için evde değildi. Gündüzleri genellikle evde yalnızdım. Zaten ben de pek evde durmadım diyebilirim. Akşamları ise bazen birbirimizi tanımak için sohbet ederek, birlikte bir şeyler pişirerek, bazen de film falan seyrederek geçirdim.

burada yapılacak aktiviteler genelde çevre kasabalara yapılan günlük turların farklı versiyonları şeklinde. bu turlarda tekne, buharlı tren ve  otobüsün ya hepsi ya da biri ikisi  güzergahlarına göre kullanılıyor. fiyatları da 8-25£ arasında farklılık gösteriyor. ben birkaçını denedim. napiyim yapçak başka birşey yok yani..:)

brixham dan başlayalım: 
bottan inince karşınıza çıkan manzara. duvar kenarında oturanlar yengeç yakalıyorlar. etraf panayır yeri gibi. ortam sokak sanatçıları ve satıcılarıyla dolu. 
    crabbing! zevkine yakalayıp sonra tekrar suya bırakıyorlar.

bunlarda iskelede balık tutmak için kullanılan sepetler.

genel görünüm.

bu tekne bir müze. korsanlar ve brixham tarihiyle alakalı. çocuklar için oldukça ilgi çekici. 



müzisyenler..

açık pazar. burası tatoo yapanlardan tutun da meyve satanlara kadar geniş bir yelpazede  hizmet ve ürün bulabileceğiniz bir mekan.

dalgakıranın sonundaki fenere giderken yol boyunda ..


suların çekilmiş haliyle brixham iskele si


sokaklarda dolaşmak çok keyifli. pancur ve kapıların parlak renklerde boyandığı taş yapılı müstakil tek ve çift katlı evlerin bazılarının tasarımları ilgi çekici. mesela bunun  pencereleri dışa kavisli gemi gibi yapılmış. 
  
hediyelik eşya satan dükkanların zevkli vitrinleri var.


limanda acıktıysanız yemek yemek için değişik bir sürü yer var. deniz ürünleri oldukça taze. ama fiyatlar pound olduğu için tl ye çevirince epey tuzlu ama iyisi mi siz çevirmeyin.:)

paignton:
buraya otobüsle gelmek yarım saat. hayvanat bahçesiyle meşhur.  bir sürü broşürde rastladım. tabi ben gitmedim. ancak sıkıntıdan neredeyse gidecektim.

sokaktaki hokkabazlardan. bayağı da rahat görünüyorlardı.

iskeleden bir görüntü. iskelenin ucunda lunapark var. burası tam çocuklara göre. zaten paignton iskelesi  popüler yürüme yolları arasında..


iskele caddesi..


dedim ya çocuklar için oldukça eğlenceli.. çocuğunu kapan gelmiş. benimki 16 yaşında olunca tabi..:(



sokak araları... burada buharlı tren istasyonu var. buharlı trenle dartmouth a gidip geliyor.


sanırım tek yön 16£ tu.

dartmouth: 
evet buraya konakladığım ikinci ev sahiplerimle birlikte gittim. sağ olsunlar çok nazik ve cana yakındılar. özellikle Geoff! kendisi 67 yaşında oldukça tertipli ve nazik birisi. kate gibi dağınık ve pis değil yani. kadın çok cana yakın ama işte..!   bu arada hatırlamışken, kate in evi, ortalama bir türk insanın yaşam standartlarının çok altında bir temizlik ve düzene sahipti. yani şimdi burada ayrıntı vermek istemiyorum. o kadar çok anlattım ki bir de  yazmaya üşeniyorum..:)) neyse sağolsun geoff ve eşi beni kendi araçlarıyla taaa dartmouth a benim çok sevdiğimi bildiklerinden jest yapıp fish and chips yemeye götürdüler.:)


evden çıktık ama henüz torquay ı terketmedik. yolda giderken teacher rock! buralar zenginlerin mekanı. evler milyon poundluk!! hani ev!! burası deniz tarafı evler yolun sağında ve ben resim çekmedim.:)) aklıma gelmedi.:) acilen bir kameramana ihtiyacım var. ben anlatayım o çeksin. süper olurdu. var mı bedavaya çalışacak olan talipli?!




bu da önümüzde bir müddet seğreden bir taşıt! adı ne bilmiyorum. ama kömürle çalışıyordu. gerçekten.!! inanılmaz değil mi? arada kürekle kömür atıyorlardı.:)) bakın altta kovası sarkıyor!

:) sonra solladık.!


burası da zenginlerin mekanıymış. geoff dedi.
bizim istanbul boğazı nı andırıyor biraz. bu arada nehrin adı dart.


işte size kısaca kasabayı tanıtan bilboarddan aktarımlar: amerika ya gidecek olan bir gemi filosu 1620 yılında buraya pilgrim fathers denen geminin arızası yüzünden uğruyor. arıza giderildikten sonra tekrar yola çıkıyorlar ama bir miktar ilerledikten sonra gemi tekrar su alınca geri dönüp gemiyi terk edip başka bir gemiye alınan yolcularla yoluna devam etmiş.
burada gelen geçen gemilerde çalışmak için bekleyen denizciler olurmuş eskiden. epey bir mücadeleden sonra gemiye ilk varan denizci işi kaparmış.
ayrıca buradaki güzel evlerin hepsinin de ayrı hikayeleri var. zamanında  bazıları liman ticaretine mekan, bazıları hastane olmuş.





evler güzel değil mi?

siyahlı olan Geoff! :)

sokak aralarından bir kilise.!



bir müze! ne hakkında bilmiyorum. gezmedim.:))

siyahlı olan Geoff!
ne Kate le ne de Geoff le bi resmim var!:( aklıma bile gelmedi desem inanır mısınız?



simon drew! karikatürist ve ressam. devon bölgesinde eğitim görmüş ve sergisini dartmouth ta açmış. çok zevkli bir vitrindi!

sokak manzaraları..



evet buraya ferrari haricinde başka araç park edemezmiş!! şimdi beni kışkırtıyolar. alcam ferrarimi park etçem görücekler.:))

bir de ilginç olanı biz buraya gelmek için nehri geçmek zorunda kaldık. ve nehri büyükçe bir salın üstünde bir balıkçı takasına benzer bir teknenin ittirmesiyle geçtik. aslında video çektim ama bir türlü yükleyemedim. :( görülmeye değerdi doğrusu. gerçekten denildiği kadar güzeldi. bi de hava biraz daha yumuşak olsaydı keşke. ayrıca nehrin denize açıldığı yerde küçük bir de kale var. ama uzaktı ve biz gitmedik. eğer tekne turlarıyla dartmouth a gelirseniz görüş alanınıza daha rahat giriyor.
tabi buraya asıl geliş sebebimiz olan ingiliz geleneksel yemeği olan balık ve patates kızartması. nerde yedik? rockfish! te. inanır mısınız önünde yarım saate yakın kuyrukta bekledikten sonra ayak üstü yiyebildik. bence fish and chips in yenmesi gereken yer. fiyatı bir kaç pound daha pahalı ama gerçekten taze ve lezzetli menüleri var. yörenin en popüler balığı cod fish. ben hep onu tercih ettim. size de tavsiye ederim. sadece edinburg ta başka bir balık denedim ama ı ıhh! cod un yerini tutmaz. ayrıca torquay da fish and chips yemek isterseniz oldukça hesaplı ve lezzetli yapan bir başka yer daha önereyim:
 great british fish and chips! 
bu arada bir resim de paylaşmak istedim. yanında bezelye ezmesiyle de servis ediliyor. ama ben bir kez denedikten sonra bir daha bezelye almadım.:) tabi patatesler bunun 3 katı fazla. bu resmi netten paylaştım size. şimdiden afiyet olsun.

totnes:
buraya torquay dan  4.5£ karşılığı gidiş-dönüş ücret vererek aldığım  otobüs biletiyle günü birlik gittim. yine diğer yerler gibi oldukça popüler mekanlardan.. merkezinde tek dar ve yokuş yukarı çıkan bir cadde var. zaten sağlı sollu pastane, çayevleri, hediyelik eşya dükkanları ve de tarihi bir kilise var. dart nehri totnes in ortasından geçiyor. tabi nehrin iç kısımları. denize açıldığı yer değil.
totnes ile ilgili görsel sonucu
burası bahsettiğim caddeden bir görünüş.

burası da Dart nehri kıyısından bir görünüş..

                                         bahsettiğim aziz mary (St. Mary) kilisesi

iç kısmını müze olarak dizayn etmişler.
eski zamanda kullanılan  suçlular için bir nezarethane de var.


bu sandalyede belediye başkanı taşınırmış.


kullanılan işkence aletlerinden..


önemli kararların görüşüldüğü salondan. şimdilerde çocuklar empati yapıyor.:)



sizlere kendi seyahatinizi planlamanız için, kısaca yaptığım harcamalar ve rotalar hakkında bilgi vermeye çalıştım. son bir tavsiye alışveriş için daima torquay ı seçin. sözünü ettiğim diğer kasabalar buraya göre hep biraz daha pahalı. aklınızda olsun.  elbette ki iki hafta süre boyunca yaptıklarım bundan ibaret değil. zaman zaman kızımla buluştum, bir iki sefer okuluna gittim, evinde misafir olduğum insanlarla akşamları dışarı çıktık, bazen onların da ahbaplarıyla tanıştım. hatta onların evlerine misafir oldum.  dışarıya yemeğe veya  bir şeyler içmeye gittiğimiz zamanlar oldu falan. ne yapalım bunlar da bende kalsın artık. nihayetinde bir zamanlar devon kontluğu idaresi altındaki kasabalarda gezdiğim iki haftalık serüvenden sizlere aktaracaklarım bu kadar. edinburg da görüşmek dileğimle..







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder