25 Mayıs 2015 Pazartesi

yalova-bursa cumalıkızık-iznik (the red lines are in English)

hedefimiz, istanbul dan araçla bursa nın cumalıkızık köyüne gitmek ve orada bir gece konaklayarak iznik üzerinden geri dönmek. ama giderken de rotayı biraz uzatıp yalova-çınarcık yolu üzerinde erikli yaylası na uğramayı tercih ediyoruz. yol üzerinde erikli ye varmadan hemen önce teşvikiye diye bir yerde durduk. burası yöre halkının piknik alanı olarak kullandığı bir mekan. güzellik, dudak ısırtacak kadar var doğrusu..our destination is a small and old village in Bursa. we are planning to stay there a night. but our intention is not only to spend all day there the same place but also to enjoy the journey. so we make a route through the upland of Yalova city. and the way back home is through the ancient city İznik. so we set off the road, followed the path of yalova-çınarcık which let us to reach a famous picnic place called Teşvikiye.
 biraz soluklandıktan sonra erikliye doğru devam ettik...after taking a short rest we kept going to Erikli National Park.. the photo above is Teşvikiye!
 şelaleye varmak için biraz yürüme yolu var. ama çok değil. güzel bir güzergah.. we had to walk a bit to reach the fall from the car parking area. but not much . it was a nice walk through the wooden drawbridge and the green beauties.
şelale yanında suyun sesinden konuşulanlar anlaşılmıyordu.. we could hardly hear our dialogs because of the water splash..


sadece şelale değil bu milli park piknik alanları, çay bahçeleri, isteğe göre gözleme veya kebap çeşitleri servis eden mekanları da barındırmakta.. This park contains not only the falls but also cafes and   restaurants serves kebaps  etc. hafta sonu olmasına rağmen, yol üzeri olmadığından veya pek tanınmadığından olsa gerek bunaltan bir kalabalık yoktu. It wasn't that much crowded. may be it is not a best-known place yet or far from high ways.
öğlen yemeği için erken olduğuna karar verip, yol üzerinde aynı zamanda namaz da kılabileceğimiz, kalabalıktan uzak unutulmuş bir mekan bulma umuduyla,  tekrar yola çıkıyoruz. we think, it is early for having lunch and keep driving with a hope to find a place in this beauty where we can pray and is not a popular one.
aradığımız yeri, gemlik tarafına devam ederken, yaklaşık bir 10 km sonra  buluyoruz. soğukdere! dere kenarına kurulmuş ağaçtan bungalovların içine yerleştirilmiş sedirler üzerinde saç kavurma, köfte ve salata v.s. oluşan geç kalmış öğlen yemeğimizi yiyoruz. çok kertenkele vardı.. yemeği hep beraber yedik.:) Finally we found that place on the way to Gemlik about 10 km from the falls. it is called Soğukdere! they placed wooden sofas around the tables by a brook among the trees. and the beautiful waitress served us a lambs meat plate with ayran and salad..etc. but, there were a lot of small lizards around us and a dog as well. we ate all together.:)
 yemekten sonra çaylarımızı içip yorgunluk attıktan sonra namaz kılıp tekrar yola çıkıyoruz. soğukdere de yemekler için adam başı 20 TL gibi bir rakam ödedik. (bu arada, garsonluğumuzu yapan genç kız çok güzeldi.) after lunch we had small rest and headed to Gemlik. payed for all 20 Liras per person.
 çok sürmeden orman içi yollar bizi gemliğe çıkarıyor. yol boyu bize eşlik eden, katırtırnağı adında çok güzel kokulu sarı orman çiçeklerinden bir demet toplamadan edemiyoruz. arabanın içi şimdi mis gibi..bu resim tepeden gemlik. in a short while the route took us  Gemlik.  The yellow flowers called Katırtırnağı accompanied us all the way long through the forest. we couln't stand not to pick up a small bench. now the air in the car is much better!
bu isimle bu çiçeğe haksızlık edilmiş. katırtırnağı!
gemlik te durmadan bursa ya kadar devam ediyoruz. it is not fare to call this fragrent flowers as "katırtırnağı". (it means dankynail in turkish.!) 

söz verdiğimiz gibi ulu camide bir takım kişilere dualar edip(:)), çarşıdan yolda atıştırmalık, erik, kestane şekeri, kuru yemiş, pişmaniye ve de birkaç parça çaput :) aldıktan sonra yine arabaya atlayıp hedefimizdeki yere cumalıkızık köyü ne gidiyoruz. köye varmak yarım saatten az sürüyor. aslında akşam trafiği olmazsa 10 dakikalık yol.  köy tahmin ettiğimiz gibi eski restore edilmiş evler ve çakıl taşlı yollarıyla (aklıma bursa'nın ufak tefek taşları şarkısı geldi..:)) tipik osmanlı köyü tarifine oturan sevimli bir yer.  resimde pek belli değil ama bütün sokakların ortasından dere gibi su akıyordu. bu sular bahçelerde sulama suyu olarak kullanılan dağlardan gelen suymuş! yaz kış akarmış böyle. yazın giderseniz terlik ya da sandalet tercih edin. yoksa ayakkabınız ıslanır..:)  ilginçti doğrusu. as we promised before we prayed for someones(!) in "ulucami" in Bursa. than we bought some green plums, chestnut dessert(Bursa is famous fot its  chestnut desserts), dried nuts, pişmaniye, scarfs etc..from the bazaar and than headed to our destination to Cumalıkızık Village. In half an hour we arrived there. as we thought before, it was a tipically Ottoman's village with its restorated special houses and pebbled streets. It is not very clear from the photos but there was a small water stream in the middle of the streets. they said, it was melted snow coming from the mountains. and villagers use this water for irrigation in their gardens. you could see this water flow here all the seasons. I recommend you to put on slipperes or sandals around here otherwise your shoes could be wet.! interesting!


bende sandal vardı ama kızların ayakkabıları hep ıslandı.. 
gece bahriye abla nın evinde konakladık. 3 kişi 100 tl ödedik. kahvaltı dahil değil ama. kahvaltı için ayrıca 15 tl ye tam evin karşısındaki bahçeyi tercih edebilirsiniz.  ama biz etmedik.:) I had sandals but the girls not:) we stayed in a widow's house whose name is Bahriye. we payed 100 liras for a night for three. not included the breakfast. if you want, you can have  breakfast just front garden of her house 15 liras per person. but we didn't.:)
 kaldığımız katın resmi bu şekilde. akşam bahriye abla yla evin terasında çay içerken sohbet ediyoruz ve sonrasında artık günün yorgunluğundan bitap şekilde hemen uyuyoruz. bahriye abla dan ertesi sabah kendi topladığı melisa otlarından da  birer poşet alıyoruz ve kısa bir vedalaşmadan sonra derekızık köyü ne doğru yola çıkıyoruz. the house had two floors. above, you can see the the photo of the upstairs. in the evening, we had tea party on the terrace with her. early in the morning, we got a small bag of dried herbal tea from her(she picked up from the mountains and dried them for long uses..it called lemon balm or melissa as we call) and said goodbye. we paid two liras for each tea bag. than we continued to Derekızık Village where is not far from there.
. derekızık köyü. Derekızık Village!

                                                     dağlardan çağlayıp gelen su buz gibiydi.. the water comes from the mountain  was very cold!
 mütevazi kahvaltımız. (15 tl vermedik.) fırından cevizli ekmek bakkaldan peynir domates! su kenarında çok iyi gidiyor.:) çayı da yolda bir çay bahçesinden sağolsunlar, bedavaya aldık.:) our modest breakfast! (we didn't pay 15 liras.:)) we bought walnutted bread from a bakery, cheese and tomato from market. and asked for cups of tea for free from tea gardens around there. :)


               iznik yolu üzerinde buğday başakları tarla toprağını, gelincik çiçekleriyle ortak kullanmış. on the way to İznik weat fields shared their soil with poppy flowers!

"gene biraz çiçek toplamadan olmaz" dedik. şoförümüz tuğba!
we picked up some flowers again.! our driver  was Tuğba!

 ilk konsülün toplandığı yer.(hani şu incil lerin  sayısını 4 e düşürdükleri, bütün hristiyan alemi nin önde gelen isimlerinin yaklaşık bin yıl önce  toplandığı mekan) bir kısmı sular altında ama hala biraz duvar kalıntıları var. sonrasında bu mekanın aynını şehrin ortasına yapmışlar. buraya da ayasofya deniliyor.şimdilerde cami olarak hizmet veriyor. 3-5 sene önce gittiğimde müzeydi. The First Council of Nicaea was held just in here. some of the building is under the lake water.(above)
ayasofya (this one is buit later for the same reason.)

bilirsiniz iznik deyince akla ilk gelen şeylerden biri de çinileri. bu çinilerin kuvars oranı yüksek olduğundan dayanıklılığı da diğerlerine oranla daha fazla. renk olarak tam beyaz değil biraz grimsi olur. buradan tanıyabilirsiniz. 2. murat hamamı nı bu şekilde el sanatları galerisi şeklinde dizayn etmişler. İznik is famous for its tiles. because they are rich in kuvars mineral. so it is hard to work with it. but they are very durable. you can find many types of handycrafts of them here. This souvenir shop  actually was  a Turkish Bath  before but now they designed as a gallery and gift shop.
şehire açılan 4 tane kapı var. yenişehir kapı, istanbul kapı, lefke kapı ve göl kapı. göl kapı neredeyse yıkılmış ama diğerleri ayakta ve görülesi.. the city has got four doors. the photo is one of them..
nilüfer hatun müzesi ve yanında şeyh kudbettin  camii. Nilüfer Hatun museum and Şeyh Kudbettin mosque.


nilüfer hatun müze bahçesi. museum garden.
iyisi mi size turist haritasını vereyim kendiniz bütün ayrıntıları buradan alabilirsiniz. 
bence görülmeye değer olarak su yolları, kapılar, ayasofya, hacı özbek camii ve medrese kaçırılmaması gereken yerler arasında. zaten bütün bunların hepsi hemen hemen yürüme mesafesi kadar uzaklıkta. her on metrede bir yüzyıllar öncesinden kalma bir yapı görüyorsunuz. şehir surlarının önemli bir kısmı hala ayakta. su kemerlerini takip ederseniz eğer sağlı sollu zeytin ağaçlarının eşliğinde. bir kaç evliyanın türbesini de ziyaret edebilirsiniz. ayrıca tepeye doğru çıkıldıkça şehrin güzelliği daha bir anlaşılıyor.  It is better to share a map of the city. thus you can decide and plan what to do. but don't miss water ways, özbek mosque, the doors, ayasofia and madrasah..
sonrasında göl kenarında balık salata yaptık. later we had fish and salad by the lake! 

sonrasında sır zeytincilik ten zeytin ve zeytin yağı alıyoruz. sızma zeytinyağını 5 lt lik tenekelerde  kilosu 15 tl alıyorum. satıcıdan çok memnun kalıyoruz. kayserili ler kadar olmazsa da çok terbiyeli ve iyi esnaflar.  dükkanda dikkatimizi çeken tespihler brezilya menşeli kuka dan yapılma. (ortada duran şey kuka) osmanlı zamanında tespihlerde çok kullanılan bir hammaddeymiş. ardından tekrar yollara düştük. istikamet gölcük. ama dağ köyleri üzerinden. than we bought olive oil and olives. because this city is the right place of the best ones of them. in the shop we noticed these beautiful beads behind a window. they were made of kuka which is a fruit of a tree originally brezilian,! the owner said that they were commen use in Ottomon times and very precious!

evet bu kirazları bize, tacir köyü yolu üzerinde  yol sorduğumuz ev sahipleri hediye etti. kirazlar harikaydı.  ayrıca eve de davet ettiler...:) çok iyiydiler yaa. biz kocamla geldiğimizde de iznikli leri çok sevmiştik. gerçekten harika insanlar. çok misafirperver ve sıcakkanlılar. bunu laf olsun diye söylemiyorum. eğer yolunuz düşerse ne demek istediğimi anlayacaksınız.
sonrasında orman içi yollardan aşağı gölcüğe varıyoruz... ve bunca güzelliğin  ardından istanbul trafiği hiç çekilmiyor...:(
başka destinasyonlarda tekrar buluşmak dileklerimle..  sağlıkla kalın!
yes! a villager gave us as a gift these cheries after we had asked the way of Gölcük. :) (a city the way back home). they(this region people) are very generous. they invited us to their home as well. but we had to go on. we thanked and left.
see you again in  different places and stay happy till than!!:))









5 Mayıs 2015 Salı

italya-roma

bu yazıda sizlere özellikle dan brown ın kitabını okuduktan sonra görmeyi daha da çok istediğim ve ailecek gittiğimiz italya  tatilimden bahsedeceğim. evet öncelikle,  tarih kokan sokaklarıyla bir dönem neredeyse dünyaya hükmetmiş bir imparatorluğa başkentlik yapmış şehir roma dayız.


 uçağımız milano ya inmişti ama biz istanbul dayken aldığımız tren biletlerimizle hiç beklemeden trene atladık ve sabah roma ya trenle geldik. gelir gelmez de hemen istasyon yakınında uygun fiyata bir otelde yerleştik.
roma tren istasyonu

otelimiz 


bu haritaları hotel lobilerinde bulabileceğiniz gibi muhtelif turist info lardan da edinebilirsiniz.

elinizde harita varken yolunu bulmak çok kolay. biz üç gruba ayrıldık. kızımla babası, iki oğlum ve ben olmak üzere. saat verdik ve birbirimizden  popoli meydanı nda buluşmak üzere ayrıldık. 
roma da görülecek şeyler diye sıralarsak; 1- panteon, 2- roma forumu, 3- aşk çeşmesi, 4- colesyum, 5- ispanyol merdivenleri ve 6- kısaca vatikan bölgesi .. tabi bu kadarla sınırlı değil. yanısıra tiber ırmağı üzerindeki köprüler, şehri panoramik gören tepeler, daha bir sürü kilise ve şapeller...  kısacası saymakla bitecek gibi değil. ve eğer bizim gibi adeta açık hava müzesi olan koca şehire  2 gün gibi kısa bir süre ayırdıysanız,  bütün bu yerleri gezmeniz de zaten pek mümkün değil. eğer sadece roma seyahati yapacaksanız bence buraya 4-5 gün ayırmalısınız.. her neyse,.

trevi fountain (aşk çeşmesi)
evet oğlumun demesi gibi bu romalılar çok terbiyesiz.:) bütün heykeller ya yarı ya tam çıplak! burada insanlar havuza bozuk para atıp dilek tutuyorlar. havuz para doluydu:) insanın inip te toplayası geliyor ama  tabii..:) şaka bir yana çeşme gerçekten de şanına layık çok hoş görünüyordu. ayrıca havuzda biriken bu paralar arada bir toplanıp çeşitli yardım kuruluşlarına bağışlandığı söyleniyor..ben onların yalancısıyım..:) çeşme havuzunun içini süsleyen heykeller ise barok tarzında ve kısaca deniz kabuğu şeklinde yapılmış arabayı çeken kanatlı atlar ve arabanın içindeki deniz tanrısı neptün figüründen oluşmaktadır.  burası aqua virgo adındaki su kemerinin sonuna yaptırılmış ve üç yolun kesişme yerinde yapıldığından adına trevi denmiş. ayrıca havuzun içinde bu kemere adını veren bakire figürü de boy göstermekte. para atma meselesine gelecek olursak eğer; genel inanışa göre (ya da oralıların uydurması.:)), sağ elinizle sol omuzunuzun üzerinden bir bozuk para atrsanız bu, roma ya bir daha geleceksiniz demek, iki bozuk atarsanız, buradan birine aşık oluyorsunuz, üç tane atarsanız buradan biriyle evleniyorsunuz anlamına geliyormuş... yok artık..:) tabi ben "adet yerini bulsun" dedim ve bir adet bozuk parayı bu şekil attım:)


piazza di spagna
basamakların üzerinde görülen yer ispanyol elçiliği ve bu yüzden bu merdivenlerin adı ispanyol merdivenleri. bilmiyorum neden ama burası oldukça popüler bir yer. insanların buluşma takılma mekanı diyebilirim. basamaklar mermerden bilmem kaç tane. sayısını bilenler var ben hatırlamıyorum..merdivenlerin altında küçük bir çeşme var. buradan su içilebiliyor. (hemen su şişelerimizi doldurduk..)buraya da gene insanlar bozuk para atmışlar falan..  ama tabi resimde görülen bu havuzlu küçük çeşmenin bulunduğu sokaklarda meşhur markaların bulunduğu mağazalar var.. biz birine girip deri bir çanta beğendik ve fiyatını sorduk. yanlış hatırlamıyorsam 3000 avro ve küsuratı da vardı. komik kocam durur mu hiç? satıcıya hemen bir espri  patlattı. "bu paraya o ineğin kendisini alırsın" falan şeklinde..:) tabi satıcı heh heh! şeklinde şöyle bir gülümsedi yani..
vittorio emanuele
burası venedik meydanı nda bulunan, çok gösterişli heykellerle bezenmiş ve beyaz mermerden yapılmış bir saray. giriş katında, italya yı birleştiren ve buraya adını veren kralın ailesi ve birleşme hikayesini özetleyen bir bir müze bulunuyor. burasını ücretsiz gezebilirsiniz. bu anıtın tepesine bir asansörle çıkmak ve buradan şehrin manzarasının tadını çıkarmak mümkün. çıkış ücreti 7-10 avro civarı. bu yapı roma foruma ve collezyum a da yürüme mesafesinde. anıt 1900 lerin başında açılmış ve yaklaşık 100 yıllık bir geçmişi var. yani forum ve collezyum a göre oldukça yeni.. 
forum

burası antik başkentin merkezi olan yer. m.ö. 5. yy da kurulmuş olan bu yer imparatorluğun, ticaret, ibadet, adalet ve hatta fahişelik merkeziymiş. bu bölge zamanla etrafına göre kot olarak daha aşağıda kalmış. ama taş kaldırımlar hala yürümeye elverişli. giriş ücretleri çocuklardan alınmıyor ama yetişkinler için 15 avro civarında. haftanın her günü ziyarete açık. forumun içinde bir sürü tapınak ve kemer bulunuyor. efes antik kenti ne gittiyseniz eğer,  aynı atmosferi burada da bulacaksınız.

vatikan
nufusu 1000 kişiden daha az olan etrafı duvarla çevrili, mutlak monarşiyle yönetilen(papa ne derse o olur, yasa da o yürütme de  o, ceza da son karar da ona ait..)hatta 100 kişilik isviçre vatandaşlarından oluşan bir ordusunun bile olduğu, devlet başkanının aynı zamanda hristiyan katolik mezhebi nin  ruhani lideri olan minyatür ülke vatikan! çok güzel bir ülke.ama çok zengin bir ülke. resimde de görüldüğü gibi, duvarları oluşturan her sütunun üzerini bir heykel süslüyor. bu heykeller başta hz. isa olmak üzere, 12 havarisi ve bir sürü aziz ve azizeden oluşuyor. her neyse kapıdan içeri girdiğinizde de yine aynı şekilde mikelanj ve da vinçi ye ait birçok eserin sergilendiği müze ve manastırın iç mekanı sizi karşılıyor. (müzeye giriş ücretli 8-10 avro civarı olması gerekir) daha fazla ayrıntılı tarih ve sanat bilgilerine ihtiyaç duyarsanız netten araştırmanız gerekir zira benim aktaracaklarım bu kadar. :)

isviçreli muhafızlar:))
son bir resim daha!

collesium
milattan kısa bir süre sonra inşa edilmiş, toplamda 55000 kişiyi misafir edebilen bu ikonik yapı antik çağlarda, tiyatro oyunlarına, hayvan dövüşlerine ve idamlara da ev sahipliği yapmıştır. içeriye  girişi ücrete tabi  ve sanırım 15 avro civarı. biz içeri girmedik. zira önünde çok uzun bir kuyruk vardı. darısı başınıza..

evet bu kadar gezdik yemek konusuna hiç değinmedik. öncelikle biliyorsunuz dondurması meşhur. çocuklar da olduğu için adım başı yedik diyebilirim. :) roma da bir sürü yerde helal yemek satan lokantalar bulabilirsiniz. ayrıca her avrupa seyahatimizde balık vazgeçilmezimiz. ama umurumda değil diyorsanız, italya ya gidip te pizza yememek olmaz herhalde.. birçok yerde uygun fiyata dilimler halinde satın alabileceğiniz gibi lüx mekanlarda da tadabilirsiniz. yanı sıra rizotto, lazanya, makarna çeşitleri ile şarap ve kahveleri de oldukça ünlü. tabi bizler dayandık kahve ve vejetaryen pizzaya..:) çocuklar haliyle, seyahatten sonra epey bir zaman pizza görmek bile istemediler.:))
hediyelik almak için,  vatikan dan çıkıp ta tiber nehri boyunca yürüdüğünüzde sokak ressamlarının eserlerinden veya  tüm müze çıkışlarında her keseye uygun bir şeyler mutlaka bulacaksınız. 
aziz angelo köprüsü

resimde de görüldüğü gibi her kemeri tutan sütunların üzerindeki heykelleriyle, tiber ırmağı nın iki yakasını zarif  endamıyla kavuşturan nadide bir köprü.  köprünün bir ucu aynı addaki aziz angelo kalesine açılıyor. bu kalede cem sultanın bir müddet kaldığı söyleniyor. 
pantheon

m.s. ilk yy da yapılmış, tüm tanrıların tapınağı olarak inşa edilmiş olan bu yapı roma da ki en eski ve en iyi korunmuş yapıdır. burası söylendiğine göre,  hristiyanlık tan sonra kilise olarak kullanılınca, tüm pagan tanrı heykelleri yıkılmış. bu yapı ile ilgili olarak en ilginç olan şey bence, içindeki geniş kubbenin ortasında bir açıklık olmasına rağmen içeri yağmurum girmemesi.!!
kubbe
evet sevgili okurlar, başta da dediğim gibi roma adeta bir açık hava müzesi. tavsiyem buraya en az 3-4 gün ayırmanız ve gezinizi kovalamaca şeklinde değil de, görüp yaşadıklarınızı sindirerek tecrübe etmenizdir.
iyi gezmeler!













1 Mayıs 2015 Cuma

çek cumhuriyeti- prag

vitava ırmağının üzerinde gösterişli heykelleriyle dikkat çeken charles(karl) köprüsü ve tepede prag kalesi  içindeki gotik mimarisi ile yükselen  st. vitus katedrali, sizi gerçek dünyadan koparıp masal diyarına taşıyor adeta. "masal şehri" olarak ta bilinen prag dayız.!

benim kocaya doğum günü hediyemdi prag tatili. kasım ayında soğuk olmakla birlikte yağış olmadığı için unutulmayacak bir 3 gün geçiriyoruz bu "bohem" ellerde.:)  evet kristalleriyle ünlenmiş bir bölge burası bohemia! bir çok tarihi şehirde olduğu gibi burada da "old town square" olarak geçen eski şehir merkezi bulunuyor. doğası gereği bu mevsimde bile oldukça kalabalık ve hareketli. meydandaki saat kulesi çok popüler. zira orta çağdan kalma olan bu kule, birkaç sefer tamir edilmiş. her saat başı çalan bu saatte, pencereden 12 havariden biri görünüyor ve bazı heykelcikler  hareket ediyor falan.. ayrıca 12 burcu temsil eden zodiak takım yıldızı simgelerini, eski çek zamanını ve babil zamanını da aynı anda gösterdiği söylenmekte.  tabi ben anlamadım başka..

solda astronomik saat kulesi ve karşıda tyn kilisesi( harry potter burada çekilmiş deniyor)
yukarıda resimde sağda görünen üzeri brandalı standlarda sıcak şarap servisleri vardı..  tam da bu meydanda açık pazar kurulmuştu. bu pazarda, taze meyve sebzeden tutun da oyuncak ve hediyeliğe kadar çeşitlilikte ürün bulabilirsiniz. fiyatlar değişiklik göstermekle birlikte hesabınıza uygun çok şey bulabilirsiniz. örneğin, el yapımı ahşap kukla ve  oyuncak çeşitleri  bu yere özgü ve meşhurdu galiba. zaten prag oyuncak müzesi kale yolunda özellikle çocuğunuzla geldiyseniz, bence uğramanız gereken yerlerden..

eski şehir meydanında bulunan faytonlar veya eski model şık otomobillerle şehir turu imkanı var ama oldukça pahalı.

meydanda gezerken bir de bana ilginç gelen  işkence müzesi vardı. burada orta çağda uygulanmış işkence yöntemleri ve aletleri hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz. psikopatlara ufuk açmak için  ..:)
karl köprüsü nün başındaki kulenin içindeydi hemen.
giriş ücretini hatırlamıyorum ama çok bir şey değildi.. 
prag da yeme içme konusuna gelirsek eski şehir meydanında uygun fiyatta bir çok mekan var. yöresel yemeklerden tatmak isteyenler için ördek etinden Pecena Kachna ve aslında macar mutfağına ait olup bu ülkede de sevilen gulaş ı tavsiye edebilirim. tabi balık da seçenekler arasında var. tatlı olarak ballı ve kremalı medovnik  i yavsiye ederim. obecnidum belediyeye ait oldukça şık bir mekan. prag 1. bölgede (burada da şehir merkezi bölgelere ayrılmış durumda) nehrin saat kulesi tarafında ve bu meydana açılan caddelerden biri olan  celetna boyunca 10-15 dakika yürüyüş mesafesinde. tabi bir de old traditional goodies lerde satılan  merdaneye sarılarak pişen tatlı hamurları var. fena değildi. adı "trdelnik". deneyin mutlaka. 

bu şekil pişiriliyor ve

bu şekilde satın alabilirsiniz. :)
tabi bir de tekne gezileri var.  online rezervasyon bile yapabilirsiniz. bu gezilerde ücrete dahil olarak, 3 alternatif yiyecek ve içecek sunuyorlar. bunlardan biri sıcak çay/kahve,  diğeri pasta/kek ve diğeri sanırım bira veya sıcak şaraptı. ayrıca rehberler eşliğinde kısa bir tarih bilgisi de sunuluyor. bu teknelere karl köprüsü nün hemen altından binebilirsiniz. 
bu gezintiyle yorgunluğunuzu atıp biraz gevşemek sizin de hakkınız.:)

prag  şehir merkezinde yapılacaklar arasında bir de meşhur yazar franz kafka nın evinin de müze olarak  bulunduğu golden lane denilen yerin gezilmesi var. buradan geçmek ücrete tabi. 5-10 € arası bir rakamdı sanırım ama akşam saatlerinde ücret alınmıyormuş.

güzelmiş değil mi?
son olarak dansing house denilen, ofis olarak kullanılan,  dans eden iki kişiye benzeyen mimarisiyle benim oldukça hoşuma giden yer var. 
burası yine şehir merkezinde, karl köprüsününe yürüyerek 5-10 dakika mesafede olan  adını hatırlamadığım bir köprünün hemen yanında. nehrin karşı kıyısında yani kale tarafında. 
prag da gezilecek yerler bu anlattıklarımla sınırlı değil elbette. şehir merkezindeki birçok noktadan edinebileceğiniz turistik haritalarda görülmeye değer noktalar numaralı işaretlenmiş halde var. ayrıca şehir dışında görülmeye değer bir kaç kale de var ama biz gitmedik. buralar için belki de araba kiralamak gerekecekti. yine hep yaptığım gibi malesef booking.com dan ayarladığım prag 3. bölgeden(ayırırken bu şekilde bölge bölge olduğunu bilmiyordum) bir otelde kaldığımız için(hotel vitkov), yeteri kadar şehir içi ulaşımı kullanmıştık.:) bu arada şehir içi ulaşımda her şey var. en yaygın olanı tramvaylar. ayrıca, metro ve otobüs de kullanılıyor. tek tip bileti hepsi için kullanabilirsiniz.    üç günlük olanı 300-350 çek krunası kadar bir miktardı. 
evet prag! gerçekten romantik bir şehir. kışa mı özel bilmiyorum, biraz kasvet te vardı. ama kasvet bile çok yakışıyor bu şehre.  size aktaracaklarım bu kadar. iyi gezmeler dilerim.